d Uzman Görüşleri - SUARE Project
x
x

Uzman Görüşleri

Dr. Aynur Koyuncu

Hasan Kalyoncu Üniversitesi Geçtiğimiz yüzyılda insan yaşamında hastalığa neden olabilecek faktörlerin tanımlanması, hastalıklara yönelik çözüm arayışları, koruyucu, önleyici, tedavi edici aşı ve ilaçların üretme ve insanlığa ulaşma imkanlarında hızlı bir artış olmuştur. İnsanlığın temiz suya ve temiz gıdalara erişme imkanlarındaki artış sağlı beslenmeyi sağlamıştır. İnsanlığın bilgi birikimindeki artış teknolojik gelişmelerde hızlı artış insanlığın beklenen ortalama ömründe artışa neden olmuştur. Bir taraftan ortalama insan ömründeki artış istenilen ve uzun uğraş ve çabalar sonucunda elde edilen bir durum iken, küresel çapta yaşlılık ile yeni sorunlara yol açmıştır. İnsanlığın ortalama yaşam beklentisindeki artış, dünya nüfusunun giderek yaşlı hale gelmesine bağlı bir dizi sorunlara yol açmaya devam etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre 2050 yılına kadar 2 milyar yaşlı yetişkin olacağı ve an az 125-434 milyonun 80 yaşının üstünde olacağı tahmin edilmektedir (DSÖ 2018). Dünya sağlık örgütü yaşlılığı üç kategoride sınıflandırmıştır. 65-74 yaş arası; genç yaşlı, 74-84 yaş arası; yaşlı, 85 yaş ve üzeri: çok yaşlı olarak kabul edilmektedir (https://www.who.int/health- topics/ageing#tab=tab).

TÜİK’in 2021 verilerine göre Türkiye’de 8 milyon 245 bin 124 yaşlı birey bulunmaktadır. Yaşlı nüfusun Türkiye’de son beş yıl içinde % 24 arttığı raporlanmıştır. 2016 yılında yaşlı nüfusun Türkiye nüfusuna oranı %8.3’ iken 2021 yılında bu oranın 9:7’ye yükseldiği belirlenmiştir. Yaşlı nüfusun %64.7’sinin 65-74 aralığında olduğu bulundu. Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı %14.3 olarak hesaplanmıştır. Türkiye’de 561 bin 398 yaşlının tek başına yaşadığı raporlanmıştır (https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Yaslilar-2021-45636) Hemen hemen her ülkede yaşlı nüfusun büyüklüğü, ulaşım, sağlık, sosyal güvenlik, aile yapısı ve kuşaklar arası ilişkiler kamuya ağır yükler getirmektedir. Yaşlılıkla başlayan fizyolojik ve bilişsel değişiklikler, kronik hastalıkların prevelansını arttırarak hastanelerde uzun süreli bakım gereksinimi ve bakım bağımlılığını arttırır. Yaşlı hasta oranındaki artış ile doğru orantılı olarak bu bakımı sağlayacak sağlık profesyonellerine ihtiyaç duyulmaktadır. Yaşlı nüfusun sağlık bakım gereksinimlerinin karşılanması özel bilgi ve beceri gerektiren bir branştır.

Yaşlılığa Yüklenen Anlamlar

İnsanlık yaşlılığa yüklenen anlamları bazı teoriler ile açıklamıştır. Etkinlik teorisi: Bu teoriye göre yaşlı bireyin etkinlik durumunu, geçmiş yaşam şeklini, sosyoekonomik düzeyi ve sağlık durumu belirlemektedir. Genel kabul yaşlı bireyin yaşam içindeki etkinliğinin yaş ilerledikçe azalmakla birlikte toplumunda yaşlı bireyden uzaklaşması ile etkileşimdeki azalma oranı artmaktadır. Yaşlılık döneminde; çalışmama nedeni ile emeklilik, eşinin vefatı sonucunda dul olma durumunda bireyin bazı toplumsal rolleri kaybolur.

Rol Bırakma Teorisi: Bu teoriye göre yaşlı bireyin kaybolan rolleri, bireyin ailesine ve topluma yönelik var oluşuğunu olumsuz etkiler. Yaşlıların toplum içindeki rolsüzlük rollerine ve toplumsal olarak kaybolan statülerine uyum sağlayamazlar. İlişki Kesme Teorisi: Bu teoriye göre yaşlanmak zaman içinde toplumdan zaman içinde uzaklaşma, geri çekilme süreci olarak tanımlanmaktadır. Yaşlı bireylerin fiziksel becerileri azalırken, zaman içinde toplumdan da bir uzaklaşma yaşayarak kendi iç dünyalarına dönerler. Bu durum ek olarak bireyin toplum içindeki rollerini kaybetmesi veya bu rollerin azalması, ile de ilişkili olup, bireyi toplumsal olarak yararlı kılan olanaklarının da zaman içinde azaltır. Toplumsal Değişim Teorisi: Bu teoriye göre gelişim gösteren toplumlardaki yaşlı bireylerin ‘yapabildikleri’ teknolojinin gelişim ve değişim oluşturma hızına uyum sağlayamadığı için olanakları yaşlı olmayan bireyler ile denk olmaz. Bu değişim sonucunda kendisini yenileyemeyen, değişim hızına yetişemeyen veya beklentilerini karşılayamayan bireyler, eski kafalı olarak değerlendirilmektedir. Bu durum ise yaşlı bireyin güvenlik, sevgi, saygı, ait olma, dikkate alınma gibi gereksinimlerini tehdit etmektedir. Halbuki geleneksel özelliklerini kaybetmeyen toplumlarda yaşlılar bilgelikleri nedeniyle tecrübelerinden yararlanılmakta, sosyal olarak statüsü daha yüksek olarak kabul edilmektedir.

Toplumda Yaşlığa İlişkin Değerler

Toplumsal olarak yaşlılığa ilişkin değerler ve tutumlar; bütün toplumlarda genellikle olumlu veya olumsuz ve karma olabilmekle birlikte olumsuz olma eğilimi daha yüksek oranlardadır. Toplumda yaşlı bireylere ilişkin bu tutumları belirleyen ve etkileyen faktörler; bireyin geçmişindeki yaşam tarzı, eğitim durumu, motive olma durumu, kültüründe yaşlılığa ilişkin, basma kalıp davranışlar ve kutsal saydığı değerlerdir. Yaşlı bireyin bir toplumda saygı görmesi ve bu saygının sürmesini etkileyen faktörlerden biri de toplumun sahip olduğu değerlerdir. Toplumda yaşlılıkla ilgili nesilden nesillere aktarılan birçok değer yargıları bulunmaktadır. Toplumsal ön yargılardan biri ‘Yaşlıkların üretken değil, tüketici olduğudur’ Halbuki bazı bireylerin geçmiş yaşantısında üretkenlik özelliği yaşlandığı zamanda devam edebilmektedir. Toplumsal ön yargılardan bir diğeri ise ‘Yaşın kronik olarak artması ve yaşlanmanın önlenemeyeceği’ düşüncesidir. Halbuki toplumsal olarak psikososyal ve teknolojik gelişmeler kronolojik olarak ‘yaşlılık dönemi’ algısını değiştirmiştir. Gerçek olarak biyopsikososyal yaşlanma kronolojik yaş almaya göre değil, bireysel olarak ele alınması gereken bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde ‘Bireyler hissettiği oranda yaşlıdır’ anlayışı kabul görmektedir. Bu neden ile bireylerde yaşlılığın ne zaman başladığını tam olarak belirlemek zordur. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte doku ve organlarda oluşan yaşlanma, biyolojik olarak yaşlanma iyi bilinmesi gereken bir durumdur. Toplumsal ön yargılardan bir diğeri ise ‘Yaşlıların kendi akranları ile bir arada olmayı istedikleri’ anlayışıdır. Bu anlayışa göre toplumda yaşlıların gençler ile anlaşamayacağı düşüncesi hâkim olur. Halbuki yaşlı bireylerin genç bireylere deneyimlerini aktarması, genç bireyin ise yaşlı bireyi yenileme olasılığı bulunmaktadır. Genç bireydeki bedensel enerji ve dinamikliği yaşlı bireyin bilgeliği ile birleşir ise daha üretken bir toplum oluşabilir. Toplumsal ön yargılardan bir diğeri ise ‘Yaşlı bireyler hoşgörülü ve esnek değildir’ Yaşlı bireylerde yaşam biraz daha durağanlık kazanabilir. Halbuki yaşlı bireylerde hoşgörülü olma ve esnekliğin azaldığı inanışı bir yanılgıdır. Tam tersi yaşlı bireylerde hoşgörü ve esneklik artabilmektedir. Hoşgörülü ve esnek olmak yaşlılığa özgü bir özellik değil de bir kişiliğe bağlı bir özellik olarak kabul etmek gerekir. Toplumsal ön yargılardan bir diğeri ise ‘Yaşlılık durağan ve değişmez bir dönemdir’ Halbuki yaşlılığın bu şekilde algılanması toplumsal bir yanılgıdan ibarettir. Yaşam sürecinde kazanılmış çeşitli güçlerin etkileşimi yaşlı bireyi dinamik kılabilir. Toplumsal ön yargılardan bir diğeri ise ‘Yaşlılık sağlıklı olmak için bir engeldir’ Halbuki yaşlı olmak sağlıklı olmak için bir engel oluşturmaz. Düzenli yapılan bir aktivite programı ile 80-90 yaşlarında bile sağlıklı olmak mümkündür. Aktif olarak benimsenen bir yaşam tarzı uzun yaşamayı garanti etmemesine rağmen düzenli aktivitenin; etkin, üretken, mutlu ve eğlenceli bir yaşam sağladığı bilinmektedir. Günümüzde yaşlılığa ilişkin toplumsal ön yargılar giderek değişmektedir. Fiziksel sağlığın korunabilmesi, gelecekteki olası kayıplara hazır bulunmak, baş etme stratejilerini geliştirmek, yeni roller edinmek ve yerine getirebilmek, bireye yeni bir yaşam felsefesi kazandırır. Bireylerin yaşlanma ve yaşlılığa olan bakış açıları sayesinde her birey yaşamını ve yaşlılığını farklı yaşar.

Yaşlı Bireylerde Emeklilik ve Rol Kaybı

Yaşlılık bireyin çalıştığı işe göre değişmekle birlikte çalışma performansını bozabilir. Bu nedenle yaşlı bireyler emekli olmayı tercih edebilirler, hatta işçi ve memur olma gibi işlerde emeklilik ileri yaşta bir tercih olmadan ziyade bir zorunluluktur. Yaşlılık bireyin emekli olma sürecini de yaşadığı bir dönemdir. Birey emekli olmaya hazırlanmamış ise, kendisini boşlukta hissedebilir. Bireysel olarak üretkenliğin ve iş ile gelen statü kaybı bireylerin kişilerarası ilişkilerinin azalmasına ek olarak da maddi sorunlara yol açabilir. Yaşlı bireylerin fiziksel veya maddi olarak bağımlı olmaları; kendilerini işe yaramaz ve değersiz hissetmelerine, öz güvenlerinin bozulmasına neden olur. Emekliliğe uyum sağlamak bireyin emekliliği nasıl algıladığı ile ilişkilidir. Birçok kişi için emekliliği can sıkıcı zorunlu işleri yapmaya mecbur olmamak, hobilerini yapmaya zaman ayırmak gibi algılasa da bu algı zaman içinde değişebilir. Bu olumlu duygular anlamsızlık, duygusal ve fiziksel tükenme, rollerin kaybı gibi olumsuz duygular ile yer değiştirebilir. Üretken ve yapıcı güçlerini sürdürebilen, sağlığındaki bozulmalara rağmen üretmeye devam eden yaşlı bireyler yaşamlarını anlamlı, mutlu, doyumlu ve çevresi ile olumlu ilişkiler içinde sürdürebilirler.

Yaşlı Birey ve Aile Kavramı

Aileler yaşlı bireyler için başlıca sosyal destek sağlayan bir yapıdır. Modern yaşam ve teknolojik ilerlemeler toplumumuzun aile yapısını ve yaşam şeklini değiştirmiştir. Aslında bu değişim yaşlı bireylerin toplum içindeki geleneksel rollerini de değişime uğratmıştır. Toplumsal değişim, yakın zaman içinde yaşadığımız COVID-19 pandemisi yaşlı bireylerin tek başına yaşama oranlarını arttırmış ve akrabalık bağlarını zayıflatmıştır. Ancak bireylerde aile bağları ile güçlenen sevgi gereksinimi yaşamın tüm evrelerinde geçerlidir. Bu gereksinim maalesef tüm toplumlarda çocukluk dönemindeki kadar hassas ve uygun bir şekilde karşılanmamaktadır. Yaşlıların böyle bir gereksinimi olmadığı anlayışı daha fazla oranda yalnızlığa ve depresyona sürüklemektedir. Yaşlanma sonucunda aile içindeki ilişkilerin tekrar düzenlenmesi gerekli olabilir. Genellikle yaşlı bireyin eşinin kaybından sonrasında yaşamın geri kalan bölümünün nerde, nasıl ve kimler ile geçireceği konusunda karar vermek gerekebilir. Bu kararı verirken yaşlı bireyin tercihleri ön planda tutulmalıdır. Kültürel değerlerini koruyan geleneksel toplumlarda yaşlı bireylerin bakımının çocukları tarafından sağlanması önemli bir norm ve değer olarak görülmektedir. Küresel gelişimlere paralel olarak Türkiye’de toplumda ev işlerinin yerine getirmekten sorumlu olan kadınların çalışma hayatlarında daha fazla yer almaları, aile içindeki iş yüklerini artmasına neden olmuştur. Bu durum aile içinde yaşlı birey ile olan çatışmaları aile yapısının geniş aileden çekirdek aileye doğru dönüşümünü hızlandırmıştır. Bu nenelere bağlı olarak günümüzde yalnız yaşayan yaşlı birey sayısı artmıştır.

Yaşlılığa Bağlı Psikolojik Değişiklikler

Yaşlı bireylerde bir dizi psikolojik değişiklikler oluşmaktadır. Psikolojik değişiklikler bireyin günlük yaşam aktivitelerini, çalışma ve bağımlılık durumunu, çevresi ile olan etkileşimini etkilemektedir. Tabi ki yaşlı bireylerde psikolojik değişikliklerin etyolojisinde her zaman yaşın artışı bulunmaz. Hareketsiz bir yaşam tarzının benimseniş olması, çevre koşulları, yüksek oranda stresli bir yaşam yaşlı bireylerde psikolojik değişikliklere katkıda bulunabilir. Eskiye özlemin gün geçtikçe artması, genç bireyler arasındaki kuşak farkları ve çatışmalar yaşlı bireylerde psikolojik değişikliklerin bir göstergesi olabilir.

Depresyon & Bakım

Yaşlılarda sık karşılaşılan problemlerden biri de depresyondur. Yaşlılığa bağlı depresyonun nedenleri arasında; çocukların kendi hayatlarını kurmaları nedeni ile evden ayrılmaları, eş kaybı gibi nedenlere bağlı olarak yalnız kalma, yalnız yaşama, emekliğe bağlı olarak statü ve maddi kayıplar, fiziksel ve kronik hastalıklara bağlı olarak bakım bağımlılığı, günlük yaşam aktivitelerinde bozulmalar sayılabilir. Yaşlı bireylerde depresyonun iyi bilinen belirtileri; hayattan keyif almama, olaylara karşı ilgisizlik ve somatik bulguların varlığıdır. Bu nedenle yaşlılarda depresyon tanısı için yaşa bağlı fiziksel değişiklikler ve bilinç altı belirtiler özenli bir şekilde ele alınmalıdır. Yaşlı bireylerde depresyon sıklığı %25’ e kadar oranlarda görülebilmektedir. Yaşlılarda depresyon biyolojik, psikolojik, ve psikososyal faktörler göz önünde bulundurularak depresyon etyolojisi belirlenmelidir. Genetik yatkınlık, kadın cinsiyet, ilave tıbbi hastalıkların bulunması, ilaç kullanımı biyolojik riskler başlığı altında toplanabilir. Bireysel özellikler, bilişsel durum, psikiyatrik hastalık öyküsü psikolojik risk faktörlerine örnek olarak verilebilir. Problemli yaşam olayları, sevilen birinin kaybı, yas, sosyoekonomik durumun düşük olması, bekar olmak, yalnız yaşamak sosyal nedenler balığı altında toplanabilir. Depresyon sadece yaşlanma sürecinin bir parçası değil, yaşam kalitesinin düşüklüğü, sosyal işlevsellikte güçlükler sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Deliryum & Bakım

Deliryum dikkat ve bilişsel yeteneklerin ani kaybı olarak tanımlanır. Deliryum yaşlı bireylerde yaygın görülen bir sendromdur. Deliryum dahili ve cerrahi tedavi gerektirecek hastalığı olan bireylerde sık karşılaşılan bir durumdur. Deliryumun etyolojisinde fiziksel nedenler bulunsa da psikolojik değişikler ile ortaya çıkar. Deliryumun yaşlı bireylerde daha sık görülme sebebi, sağlık problemlerinin fazla olması, çoklu ilaç kullanımları, hastanede kalma sürelerinin daha uzun olması ile ilişkilendirilmektedir. Deliryum yaşlı bireylerde sık görülen demans bulguları ile de karışabilmektedir. Yaşlı bir bireyde hem deliryum hem demans aynı anda da bulunabilmektedir. Deliryumun hipoaktif, hiperaktif ve karma olmak üzere üç alt tipi bulunur. Yaşlı bireylerde sağlık problemleri gençlerden daha sık görülmesi nedeniyle saatler ya da günlerde içinde yaşlı bireylerde deliryum veya akut konfüzyon gelişebilir.

Demans (Bunama) & Bakım

Demans küresel çapta 46 milyondan fazla kişiyi etkilemekte, ve bu rakamın 2050 yılına kadar 131 milyonu geçebileceği tahmin edilmektedir. Yaşlı bireyler için demans önemli bir halk sağlığı problemidir. Demans, yaşlı bireylerin olaylara karşı duygusal bakış açısında artma, davranışsal sorunlara yatkınlık, fiziksel sağlığı zayıflatan zaman içerisinde ilerleyen bir hastalık olarak görülmektedir. Başka bir deyişle demans; hafızada, düşünme, anlama, öğrenme kapasitesinde bozulma, bilişsel fonksiyonların çok fazla alanını etkileyen bir hastalıktır. Demans hastalığında yaşlı bireylerde bilişsel bozuklukların artışı, hastalığın ağır bir düzeyde seyretmesine, hastanede kalma süresini uzatmaktadır. Yaşın ilerlemesi bunama riskini arttırmaktadır. Bunama riski 65 yaşındaki bireylerde %5 iken, 85 yaşın üzerindeki bireylerde bu oran %50 ‘ye kadar yükselmektedir. Yapılan çalışmalar demansı olan bireylerde deliryum riskinin beş kat arttığı belirlenmiştir. Demans hastalarında beslenme yetersizliği ve sıvı ve elektrolit dengesizliği, uyku ve uyanıklık dengesinin bozulması, unutkanlık sık görülür.

Yaşlılarda Ölüm Korkusu & Bakım

Ölüm korkusu yaşlı bireylerin yok alma, tükenmişlik, çaresizlik içinde hissetmesidir. Yaşlı bireylerde ölüm algısı, gençlerden farklıdır. Ölüm genç bireylere göre soyut bir kavram iken, yaşlı bireylerde her an karşılaşılabilecekleri somut bir kavramdır. Bu neden ile ölüm kavramı yaşlı bireylerde farklı bir anlam kazanır ve duygusal karşılığı ise korkudur. Yaşlı bireylerin akranları vefat ettikçe birey ölümü kendisine daha yakın hissetmeye başlar. Yaşlı bireylerde ölüm sonrası yaşama inanç yok ise ölüm korkusu daha yoğun hissedilir. Geniş aile şeklinde yaşayan, aile üyeleri ile uzun vakit geçiren, kendi hobilerini gerçekleştiren, ölümü düşünmeye fırsat bulamayan yaşlı bireylerde ölüm korkusu daha hafif seyreder. Ölümü yok oluş olarak düşünmeyen hayatın olağan bir parçası ve doğal bir sonucu olarak gören yaşlı bireyler ölüm korkusunu çok fazla hissetmezler.

YAŞLILIĞA BAĞLI FİZYOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER

Yaşlı bireyin bakımı planlanırken hastanın fizyolojik, sosyoekonomik ve psikolojik olarak değerlendirmesi yapılarak özel ve genel sağlık bakım gereksinimleri belirlenmelidir. Yaşlıların bakım gereksinimleri belirlenirken, yaşlığın getirdiği fizyolojik değişikliklerin de varlığı akılda tutulmalıdır. Yaşlı bir bireyin değerlendirilmesinde; geçmiş sağlık ve tıbbi öyküsü, fizyolojik sistemlerinin fonksiyonel durumu, fonksiyon kayıpları, günlük yaşam aktivitelerini yapabilme seviyesi, fiziksel durumu, hareket etme kapasitesi, bilişsel ve mental yeterliliği, sosyal ve psikolojik durumunun nasıl olduğunu içermelidir.

Kalp ve Damar Sistemi & Bakım

Kalp ve damar sistemi hastalıkları yaşlılarda; Dünyada ve Türkiye’de en yaygın ölüm nedenidir. Yapılan çalışmalar yaşlılarda hipertansiyon sıklığının % 50-60 oranında değiştiği raporlanmıştır. Yaş artışına bağlı olarak kalbin yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri, fiziksel aktivite yetersizliği kalp yetmezliğinin önde gelen bir risk faktörüdür. Yaşlılıkta kalbin esnekliği bozulması, kalp hücrelerinin büyümesi, kalp kasının büyümesi, atriyal ve mitral kapaklarda darlık gibi nedenlere bağlı olarak kalp debisinde azalma görülür. Bu durum yaşlı bireyin egzersize karşı toleransını bozar ve postural (duruşsal) hipotansiyon gelişebilir. Damar sertliği (ateroskleroz) atar damarların iç katmanlarında, yağ, kolesterol ve damar yapısının bozulması ile ilişkili iltihabi atıkların birleşmesi ile ortaya çıkan darlıktır. Damar sertliği sonucunda yaşlılarda inme (felç) ve kalp dokusunu besleyen damarlarda (koroner arter) hastalık görülme riski artar. Kalp dokusunu besleyen damarlardaki hastalıklara bağlı ölümlerin ¾ 65 yaş üstündeki bireylerde görülmektedir (Dalen JE, Alpert JS, Goldberg RJ, Weinstein RS. The epidemic of the 20(th) century: coronary heart disease. Am J Med. 2014 Sep;127(9):807-12.). Yaşlı bireylerde kalpte yapısal değişiklikler olduğu için, normal kalp fonksiyonunu sağlamak için kalp gençlere daha fazla çalışır ve yorulur. Kalp damar sistemi hastalıkları açısından yaşlı bireyleri değerlendirmesi, objektif test ve monitörizasyonlar ile belgelenmesi gerekir. Yaşlı bireylere uygun egzersizlerin yaptırılması ile kalp ve damar toleransı düzenlenebilir. Yaşlıların düzenli egzersiz yapmaları kalp ve damar sistemi üzerindeki olumsuz etkileri ortadan kaldırabilir. Yaşlı bireyler kalp hızında artışa neden olan durumlardan, aşırı stres ve yorgunluktan, uzun süre hareketsizlikten korunması gerekmektedir. Bu duruma yaşlı bireylerin uyumlarını arttırmak için anlayacakları şekilde bilgilendirilmelidir. Yaşlı bireylerde sıvı kayıpları kadar, aşırı sıvı alımının da yaşlı bireylerin kalbini zorlayacağı konusunda da bilgilendirilmelidir (Kane AE, Howlett SE. Differences in Cardiovascular Aging in Men and Women. Adv Exp Med Biol. 2018;1065:389-411).

Solunum Sistemi & Bakım

Yaş ilerledikçe, akciğer esnekliği bozulur, göğüs duvarında sertlik artar, solunum kasları zayıflar. Yaşlı bireylerin solunum sisteminde oluşan bu yapısal değişiklikler akciğer fonksiyonlarını azaltır. Bu değişiklikler; derin bir nefes aldığında bireyin ciğerine girecek maksimum hava miktarı (vital kapasite), oksijen ve karbondioksit değişimi (difizyon kapasitesi), her bir nefeste ciğere ulaşan hava miktarı (ventilasyon), solunum sistemi duyarlılığında ilerleyici önemli ölçüde azalmaları içerir. Sigara kullanan yaşlı bireylerde bu değişimlerin hızı artar. Ayrıca bu duruma bağlı olarak Kronik Obstriktif Akciğer Hastalığının (KOAH) sıklığı artar. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada sigara kullanmayan bireylerde KOAH prevelansı (sıklığı) %16, sigara kullanan 50-74 yaş arasındaki bireylerde %29, >75 yaş olan %37 olarak raporlanmıştır. Kotaki K, Ikeda H, Fukuda T, Yuhei K, Yuki F, Kawasaki M, Wakamatsu K, Sugahara K. Trends in the prevalence of COPD in elderly individuals in an air-polluted city in Japan: a cross-sectional study. Int J Chron Obstruct Pulmon Dis. 2019 Apr 3;14:791-798. Solunum sistemi enfeksiyonları özellikle de pnömoni 65 yaş üstü bireylerde hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde önemli bir ölüm nedenidir. Pnömoniler (akciğerdeki hava keselerinde iltihaplı su toplanması) yüksek oranda ölüm riskine sahip olmasının yanı sıra tedavilerinin zor ve maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle önemlidir. Yaş ilerledikçe, akciğerlerde silier aktivite azalması, öksürüğün azalması, vücudun bağışıklık sisteminin zayıflaması sebeiyle aspirasyon pönomonisi riski artar. Yaşla birlikte influenza virusu ve streptococcus pneumonia gibi antijenlere bağışıklık yanıtının azalması nedeniyle solunum sistemi ile ilgili enfeksiyonlara karşı duyarlılık artabilir. Bu neden ile yaşlıların özellikle bu antijenlere karşı aşılanmaları çok önemlidir. Tüberküloz da yaşlılar arasında sık görülen yaşamı tehdit edebilen hastalıklar arasında gelmektedir. Osman M, van Schalkwyk C, Naidoo P, Seddon JA, Dunbar R, Dlamini SS, Welte A, Hesseling AC, Claassens MM. Mortality during tuberculosis treatment in South Africa using an 8-year analysis of the national tuberculosis treatment register. Sci Rep. 2021 Aug 5;11(1):15894. Yaşlı bireylerin bakımında solunum sayısı, ritmi ve derinliği izlenerek, uygun solunum egzersizleri yaptırılmalıdır. Yaşlı bireye sigara içme alışkanlığının solunum yolu enfeksiyonlarına olan etkisi anlatılmalı, sigarayı bırakmaya teşvik edilmelidir. Özellikle yatağa bağımlı yaşlı bireylere en geç iki saat ara ile derin solunum ve öksürük egzersizleri yaptırılmalıdır. Yatağa bağımlı bireylerde sık uygulanan pozisyon değişikliği akciğer problemleri ve pnömoni gelişiminin önlenebileceği akılda tutulmalıdır. (Horiuchi A, Nakayama Y, Sakai R, Suzuki M, Kajiyama M, Tanaka N. Elemental diets may reduce the risk of aspiration pneumonia in bedridden gastrostomy-fed patients. Am J Gastroenterol. 2013 May;108(5):804-10).

Kas İskelet Sistemi & Bakım

Yaş ilerledikçe kemiklerin yoğunluğu azalır, kemikler daha zayıf ve kırılgan bir hale gelir, vücudun normal postürü bozulur. Kemik kaybı kadınlarda menapoza bağlı olarak hızlanır. Bu durumun en önemli nedeni serum D vitaminin azalması sonucunda kalsiyum emiliminin azalmasıdır. Yaşlanma büyüme hormonu ve testesteron hormon miktarını azalması nedeniyle, kaslarda incelme ve atrofiler oluşur. Kemik ve kas dokusundaki önemli kayıplar, boy kısalması, diş kayıpları, kemik kırılmaları, kamburlaşma, bacaklarda eğrilikler kasların güç ve koordinasyonlarında azalmalar oluşabilir. Kemiklerin altındaki ince bir çizgi gibi uzanan eklemin kıkırdak dokusunda da azalmaya bağlı olarak eskisi kadar rahat hareket edemez ve travmalara karşı yatkın hale gelir. Eklem ve kıkırdak dokuda gelişen bu tekrarlı travmalar, ileri yaşlılarda sıklıkla osteoartritin hızlanmasına neden olur (Sun X, Zhen X, Hu X, Li Y, Gu S, Gu Y, Dong H. Osteoarthritis in the Middle-Aged and Elderly in China: Prevalence and Influencing Factors. Int J Environ Res Public Health. 2019 Nov 26;16(23):4701). Yaşlı bireyeler günlük olarak yorulmayacak düzeyde egzersiz yapmalı ve dinlenmelidir. Yaşlı bireylerin ev içinde güvenli hareket edebilmeleri için ev içinde ve çevrede düzenlemeler yapılmalı, günlük olarak aktivite ve işlevlerini kendilerinin yapmaları teşvik edilmeli, uygun olan bedensel egzersizler, yürüyüşler, solunum egzersizleri, duruş egzersizleri yapmaları teşvik edilmelidir. Yaşlı bireylerin kapasitelerine uygun egzersizler yaşamlarının bir parçası olmalıdır.

Sinir Sistemi & Bakım

Yaşın artışı beyindeki hücre sayısını ve etkileşim hızını yavaşlatır. Sipinal korddaki hücre sayısının azalmasına bağlı olarak duyusal kayıplar gelişebilir. Kelime dağarcığı, kısa süreli hafıza, öğrenme, bilgiyi depolama, kelimeleri hatırlama ve algılama gibi bazı mental fonksiyonlar azalabilir. Düşünme süreçlerinde farklılaşma, duygusal ve algısal değişiklikler nedeni ile uyaranlara ne kadar sürede tepki verdiği dikkatle incelenmeli, yaşlıların ne hissettiği belirlenmelidir. Yemek, banyo, giyinme ve soruları yanıtlamak için daha uzun zamana ihtiyacı olduğu kabul edilmeli ve bu konuda aile üyeleri bilgilendirilmelidir. Ek olarak hafızada bozulma, uyku alışkanlıklarında değişiklik, hipotermi, konularında dikkatli ve hassas olunmalıdır (Seraji-Bzorgzad N, Paulson H, Heidebrink J. Neurologic examination in the elderly. Handb Clin Neurol. 2019;167:73-88).

Sindirim Sistemi & Bakım

Yaşlanmaya bağlı olarak sindirim sisteminde mukus miktarı ve emilmede azalma, özafagus (yemek borusu) kaslarının kasılmasının azalması, midenin elastik yapısında bozulma, gastro özafajiyel reflülerin artması, laktazın azalması, bağırsak hareketlerinin yavaşlaması, kan akımı ve bazı enzimlerin etkinliğinin azalmasına yönelik değişiklikler görülebilir. DSÖ’nün yaşlı bireylerin günlük yeterli protein almasını önermesine rağmen, yaşlılığa bağlı kardiyovasküler hastalıklar ve diyabet varlığında lipit ve karbonhidratın sınırlanması gerekebilir. (https://apps.who.int/nutrition/topics/ageing/en/index1.html). Yaşlı bireylerin sindirim sisteminde oluşan bazı değişiklikler sebebiyle; iştah azalması, hazımsızlık, ishal, kabızlık, aşırı zayıflık (kaşeksi), obezite gibi problemlerde görülebilir. İştah azalması bulunan yaşlı bireylerde diş protez kullanımı ile ilgili problemlerde eklenirse beslenme problemleri ortaya çıkabilir. Uygun olmayan diş protezler ağızda yaralara sebep olur. Bu yaralar yenmesi zor olan ancak sağlık için alınması gerekli yiyeceklerden kaçınmalara neden olur. Yaşlılarda sindirim sistemi problemlerinin çözülmesi için, ailesi ile iş birliği yapılarak; yeme alışkanlıkları öğrenilmeli, sevdiği besinler hazırlanmalı, yeterli lif, vitamin ve mineral içeren besinleri alması sağlanmalı, kabızlığı önleyici besinleri tüketmesi teşvik edilmelidir. Besinlerin görünümü iştah açıcı hale getirilmeli¸ sık sık ve küçük porsiyonlar ile ikram edilmelidir. Anal sifinkterde kontrolün bozulmasına bağlı fekal inkontinans (dışkı kaçırma) görülebilir. Tat alma duyusundaki bozukluklar aşırı miktarda tuz ve şeker alımına neden olabilir. Yaşlı bireyde sık görülen, eksik, kırık, çürümüş dişler; ağız sağlığını, beslenmeyi bozmasının yanı sıra kalp ve böbrek gibi organların da sağlığının bozulmasına neden olmaktadır. Ağız sağlığının bozulmasına katkı sağlayan önemli nedenler ağız sağlığını korumaya yönelik önlem ve bakım uygulamalarını zorunlu hale getirir. Yaşlı bireylerde ağız hijyenini sağlamak için kalın saplı diş fırçaları, diş protezleri fırça, temizleme tableti ya da temizleme solüsyonu kullanılarak sağlanmalıdır. Yaşlı bireyler ve aileleri protez temizliği ve diş hekimi kontrolüne gitmeleri konusunda bilgilendirilmelidir (Ástvaldsdóttir Á, Boström AM, Davidson T, Gabre P, Gahnberg L, Sandborgh Englund G, Skott P, Ståhlnacke K, Tranaeus S, Wilhelmsson H, Wårdh I, Östlund P, Nilsson M. Oral health and dental care of older persons-A systematic map of systematic reviews. Gerodontology. 2018 Dec;35(4):290- 304).

Eliminasyon & Bakım

Yaş artışı ile bağlantılı olarak dokusu küçülür, böbreklere olan kan akımı azalır, glomerüllerde filtrasyon hızı azalır, sekresyon ve absorbsiyon özelliği azalır, ilerleyici olarak nefron kaybı görülür. Böbreklerin idrarı süzme, sodyumu tutma özelliğinde ve susuzluğun algılanmasında bozulmasına bağlı olarak sıvı ve elektrolit (mineral) dengesinde bozulmalar görülür. Mesane hacmi azalır, mesane kasları kasılmalarının uzun sürmesi; kendiliğinden idrar yapma hissi oluşturur, gece idrar kaçırmaları görülebilir, ayrıca mesane kaslarının zayıflaması, mesanenin tam olarak boşalmamasına neden olarak idrar yolu enfeksiyonu sıklığı artar. Üriner sistem enfeksiyonlarının yaş artışı ile birlikte artış gösterdiği, asemptomatik bakteri görülme sıklığı her on yılda %1 artar ve 70-80 yaşlarda yıllık sıklığı %7-8 kadar ulaşabilir. (Mody L, Juthani-Mehta M. Urinary tract infections in older women: a clinical review. JAMA. 2014 Feb 26;311(8):844-54).  Kadınlarda menapoz sonrasında üretra kasılması ve iç yüzeyinin kalınlığının artması üretranın sifinkter tonusunun bozulması, sık aralıklı ve çok gebelikler nedeniyle karın yapısının zayıflaması idrar kaçırma nedenleri arasında sayılmaktadır (Parker WP, Griebling TL. Nonsurgical Treatment of Urinary Incontinence in Elderly Women. Clin Geriatr Med. 2015 Nov;31(4):471-85).  Erkeklerde prostat bezinin büyümesine bağlı olarak idrar çıkışının başlatılmasında güçlük, idrara çıkma ihtiyacının sıklaşması, özellikle geceleri sık idrara çıkma ihtiyacı, mesanenin geç boşaltılabilmesi, mesanede idrar varmış gibi hissetme, idrar çıkışından sonra damlama olması, idrar yolu enfeksiyonu sıklığında artma, mesane taşları görülür (Mobley D, Feibus A, Baum N. Benign prostatic hyperplasia and urinary symptoms: Evaluation and treatment Postgrad Med. 2015 Apr;127(3):301-7). Yaş arttıkça bağırsak hareketleri; kronik hastalıklara veya çoklu ilaç kullanımına bağlı yavaşlar. Sıvı alımının azalması, fiziksel hareketlerin azalması, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, beslenme yetersizliğine bağlı kabızlık ve ishal gibi eliminasyon bozuklukları görülebilmektedir. Bakımında idrar kaçırması olan yaşlılara; 2 saatte bir mesanenin boşaltılması teşvik edilmeli, sıvı alımı düzenlenmeli ve perine kaslarını güçlendirmeye yönelik egzersizleri (kegel) öğretilmelidir. Kabızlığı önlemeye yönelik sulu ve posalı besin alımının arttırılması ve her gün düzenli tuvalet alışkanlığı kazandırmaya yönelik önlemler alınmalıdır. Gerekli olur ise hekim önerisi ile laksatif ilaçlar kullanılabilir. Gaita kaçırmaya yönelik yaşlı bireye düzenli tuvalet alışkanlığının kazandırılması, kasları güçlendiren egzersizler yapması, yaşam tarzı, hijyen gereksiniminin karşılanması konularında eğitim ve danışmanlık verilmelidir.

Bağışıklık Sistemi & Bakım

Yaş ilerledikçe immün (bağışıklık) sistem fonksiyonlarında azalmaya bağlantılı olarak enfeksiyonlara karşı yatkınlık artar ve enfeksiyonlar çok daha ciddi seyreder. Yaşlılarda immün hücrelerin bakteri ve diğer yabancı maddelere karşı reaksiyonları gecikir. Pnömoni ve infulenza enfeksiyonları, bakteri artışı, kalbin iç zarının iltihabı (endokardit), enfeksiyonlu ishal, beyin ve omirilik zarı iltihabı (menenjit), eklem iltihapları, sebebi belli olmayan ateş, tüberküloz, otoimmün kaynaklı hastalıkların sıklığı artar ve çok daha ölümcül seyreder. İmmün sistem fonksiyonlarında yavaşlama yaşlılarda kanser sıklığındaki artışın önemli bir nedenidir. Bağışıklık sistemindeki değişikliklerin bilinen olumlu yanı ise yaşlı bireylerde alerjik yakınmaların ciddiyetinin azalmasıdır. Yaşlı bireylerde immün sistem değişiklikleri ve enfeksiyonlara daha yatkın hale gelmeleri unutulmamalı, hijyen gereksinimlerinin karşılanması, hastalıklara yönelik gerekli aşıların uygun zamanlarda uygulanması konusunda hassas davranılmalı bu konuda aile üyeleri de bilgilendirilmelidir (Fuentes E, Fuentes M, Alarcón M, Palomo I. Immune System Dysfunction in the Elderly. An Acad Bras Cienc. 2017 Jan-Mar;89(1):285-299).

Deri & Bakımı

Yaşın artışı ile birlikte cilt altı yağ dokusunun azalmasına bağlantılı olarak derinin inceliği ve elastikiyeti artar, kuru, sert ve kırışık bir hal alır. Cilt altı yağ dokusunun azalması kırışıklıkları arttırır, soğuğa karşı toleransı azaltır. Çilt altında sinirlerin sonlanmalarının azalmasına bağlı olarak duyarlılık azalır. Bu nedenle yaralanmalar artar ve iyileşme daha yavaş olur. Yaşlılığa bağlı ciltte melanosit sayısının azalması, deriyi güneş ışığına karşı korumasız hale getirir (Bonté F, Girard D, Archambault JC, Desmoulière A. Skin Changes During Ageing. Subcell Biochem 2019;91:249-280). Yaşlı bireylerin derilerinde meydana gelen değişiklikler nedeni ile derinin hijyenik olarak bakılması önemlidir. Haftada 1-2 kez deriyi kurutmayacak uygun PH sahip sabun ve şampuanlar kullanılarak banyo yapılması önerilir. Banyo suyu fazla sıcak olmamalıdır. Banyo sonrasında koltuk altları, meme altları, ayak parmak aralarının kurulanmasına özen gösterilmesi, deride mantar enfeksiyonlarının gelişiminin önlenmesi açısından çok önemlidir. Banyodan sonra cildin vazelin veya lonolin gibi ürünler ile nemlendirilmelidir. Dolaşım yetersizliği ve diyabeti bulunan yaşlılarda ayak bakımı özellikle dikkat edilmelidir. Ayak bakımı yapmak için ılık su kullanılmalıdır. Nasırlar ılık suda yumuşatılmalı ponza taşı ile ovularak temizlenmeli üzerine vazelin sürülmelidir. Tırnaklar ılık suda bekletildikten sonra düz olarak kesilmelidir. Yaşlı bireylerin çıplak ayak dolaşmamaları pamuklu sıkı olmayan çorapları kullanmaları önerilir. Ev kazalarını ve düşmeleri de önlemek için ayağı kavrayan terlik veya ev ayakkabılarının kullanılması önerilir.

Dinlenme, Uyku & Bakım

Yaşlı bireylerde uyku bozukluklarının tanımlanması karmaşıktır. Yaşlı bireylerde uyku bozukluklarının nedenleri kaygı ve depresyondan ziyade daha çok fiziksel nedenler ile ilişkilidir. Toplumda uyku bozukluğu oranı %10-12 olarak tahmin edilirken yaşlılarda bu oran %20-25 olarak raporlanmıştır. (Gulia KK, Kumar VM. Sleep disorders in the elderly: a growing challenge. Psychogeriatrics. 2018 May;18(3):155-165). Yaşlı bireylerde uyku bozukluklarının sakatlıklara yol açar. Gece uyku süresi kısalırken gün içinde gündüz uyku süresi artar. Yaşlı bireyin gecede 7 saatten az uyuması düşmelere, yürüme güçlüklerine ve bilişsel olarak dengesizliklere neden olmaktadır. Uykuya dalma süresi 30 dakikadan fazla olan bireylerde ölüm riskinin yüksek olduğu bildirilmiştir. Yaşlı bireylerde uykunun uzun veya kısa sürmesi tüm nedenlere bağlı ölüm oranlarının artmasıyla ilişkidir. Uyku süresinin uzun olması kalp ve damar sistemi hastalıklarına bağlı ölüm ile ilişkilidir. (da Silva AA, de Mello RG, Schaan CW, Fuchs FD, Redline S, Fuchs SC. Sleep duration and mortality in the elderly: a systematic review with meta-analysis. BMJ Open. 2016 Feb 17;6(2):e008119). Aşırı uyku iş ve ev kazalarında artma, günlük performansta azalma, sosyal becerilerde eksilme oluşturabilmektedir. Yaşlı bireylerde gündüz uykusunun artışı gün içi uykululuk hali, uyku ile bağlantılı hareket bozuklukları ve obstriktif uyku apnesi (uykuda solunumun durması) sendromudur. Yaşlı bireylerde ilk olarak uyku ile ilişkili şikayetlerinin tanımlanması, başlangıcı, süresi, eşlik eden faktörler ile bağlantısı tanımlanmalıdır. Uyku hijyenin sağlanması, hafif şiddette uyku problemi olan bireylerin uyku kalitelerini tek başına arttırabilir. Uyku kalitesini arttırmak amacıyla yaşlı bireyin uyuduğu süre kadar bir süreyi uyanık ve ayakta geçirmesini sağlamak önemlidir. Gerekli olgularda ilaç tedavisine başvurulabilir ancak ilaç kullanımı konusunda çok dikkatli olmak gerekir.

Görme & Bakım

Artan yaş ile yaşlı bireylerde göz lensi esnekliği ve kornea duyarlılığı kaybolur. Yaşlı bireyin karşısına oturularak görme pozisyonu ve ışığa reaksiyonu değerlendirilmelidir. Yeterli ışık varlığı değerlendirilmeli, diyabet hastalığı olup olmadığı araştırılmalı, katarak varlığı değerlendirilmelidir. Kullandığı ilaçlar kontrol edilmeli, doğru olarak alıp almadığı değerlendirilmelidir. Bulunduğu çevrede güvenliğin sağlanması için, ışık seviyesinin yeterliliği, renkli işaretlerin bulunması, gerekirse gözlük kullanımı önerilir. İlaçlarını doğru alması ve ilaç güvenliğinin sağlanması için ilaç saatini ve özelliğini anlatan renkli ve resimli ilaç kutuları kullanılabilir. Gözlük kullanımı yaşlı bireyler için son derece gerekli olmasına rağmen yaşlılar genellikle gözlüklerini sık sık kaybederler. Gözlüğün kaybolmasını önlemek amacıyla boyunlarına asabilecekleri zincir veya bir kordon önerilebilir. Görme kalitesini arttırmak için gözlük camlarının yıkanarak temizlenmesi, yumuşak bir bezle kurulanmalıdır. (Chen Y, Hahn P, Sloan FA. Changes in Visual Function in the Elderly Population in the United States: 1995-2010. Ophthalmic Epidemiol. 2016 Jun;23(3):137-44).

İşitme & Bakım

Yaş artışı ile birlikte simetrik olarak her iki kulakta da işitme özelliği bozulur. Özellikle gürültülü ortamlarda işitme eksikliği belirginleşir. Kulak kiri artışı ile bağlantılı olarak da işitme güçlüğü çekilebilir. İşitmeyi kolaylaştırmak için çok yüksek olmayan bir ses tonu ile tane tane konuşulmalıdır. Dudak okuyup okuyamadığı belirlenmeli gerekir ise bu yöntem ile iletişim sağlanmalıdır. Yaşlı bireyler ile yüz yüze kısa kısa cümleler ile konuşulmalıdır. Yaşlı bireyle bağırarak konuşmak hem duymasını güçleştirir hem de tedirginliğini arttırarak iletişimi engeller. İşitme cihazı kullanan yaşlıları aletleri gece çıkarılıp sabunlu su ile yıkanmalıdır. (Patel R, McKinnon BJ. Hearing Loss in the Elderly. Clin Geriatr Med. 2018 May;34(2):163- 174).

Yaşlı Bireylerde İlaç Kullanımı

Yaşlı bireylerin ilaç kullanma oranları küresel olarak genel popülasyondan yüksektir. İngiltere’de 60 yaş üstü bireylerin toplam nüfusa oranı 1/5’ini oluşturmasına rağmen toplam reçete edilen ilaçların %59’unu kullandıkları, >70 yaş üstü bireylerin 5 ve daha fazla ilaç kullandıkları raporlanmıştır (Milton M, Hill-Smithe I, Jackson SHD. Prescribing for older people. Bri Med J 2008; 336: 606-609). Bir sistematik incelemede Türkiye’nin farklı illerinde yaşlı bireylerin ilaç kullanma oranları belirlenmiştir. Yaşlı bireylerde kişi başına düşen ilaç sayısı ortalama 3.25 olarak hesaplanmıştır. Kadınlarda ilaç kullanım oranlarının erkeklerden yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, yaşlı hastaların ilaçları hakkında yeterince bilgilendirilmedikleri, reçetelerinin uygun yazılmadığı, yaşlılarda reçetesiz ilaç kullanım oranları çok fazla olduğu (%14), uygun olmayan ilaç kullanım oranı ( %9.8), üçte birinin ise ilaç kullanımına bağlı yan etkileri deneyimlediği raporlanmıştır. (Akıcı A. Akılcı İlaç Kullanımı İlkeleri Doğrultusunda Yaşlılarda Reçete Yazma ve Türkiye’de Yaşlılarda İlaç Kullanımının Boyutları. Türk Geriatri Dergisi 2006; Özel Sayı: 19-27).

Dr. Recep GÖKÇE

YAŞLILIK OLGUSU VE KAVRAMINA BAKIŞ

Yaşlılık kavramı tanımlanırken ortak bir tanımdan ziyade birden çok tanım yapıldığı görülmektedir. Koptagel-İlal (1992), yaşlılığı; “morfolojik, fizyolojik ve patolojik değişikliklerin olumsuz yönde ilerlediği, çeşitli hastalıkların birleştiği, fizik ve ruhsal yeteneklerin gerilediği bir yetmezlik olayı” şeklinde tanımlanmıştır. Başka bir tanımda yaşlılık kişinin bilişsel ve fiziksel özelliklerinde gerilemenin olduğu, sağlığın giderek kaybedildiği, gençlik dinamizminin ve güzelliğinin kaybolduğu, üretkenliğin ve cinsel hayatın azaldığı, kazanılan saygınlığın, statünün, sosyal desteklerin kaybolduğu genel olarak bir kayıplar dönemi olarak tanımlanmaktadır (Konak & Çiğdem, 2005) . Kutsal ve Aslan’a göre (2015) ise yaşlı “mekanik tanımlamayla, yaşı ortalama bir rakamla 60’ı aşmış, fiziksel (organsal) yapılarında, zihinsel, ruhsal ve sosyal melekelerinde eskimeler ve gerilemeler olan kişi” olarak tanımlanmaktadır. Yukarıda belirtilen tanımlamalara bakıldığında daha çok tanımlamanın fizyolojik, sosyal ve psikolojik yönden yapıldığı görülmektedir. Farklı disiplinlerde yaşlılık kavramı farklı şekilde tanımlanmaktadır.

Yaşlanma ve yaşlılık dünya ülkelerinin başta toplumsal yapılarını, ekonomileri ve sağlık sistemlerini etkilediği gibi ülkemizde de hızlı yaşlanmadan etkilenen ülkeler arasında gösterilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 18 Mart 2023 tarihinde yayınlanan 2022 Yılı Türkiye Yaşlanma verilerine bakıldığında; 65 yaş ve üzerinin yaşlı nüfus olarak kabul edildiği ve bu kategoride bulunan nüfusun 2017 yılına göre %22,6 artış göstererek 6 milyon 895 bin 385 kişiden 2022 yılı için 8 milyon 451 bin 669 kişiye geldiği rapor edilmiştir. Yaşlı bireylerin popülasyondaki oranına bakıldığında ise 2017 yılında %8,5 olan oranın 2022 yılında %9,9 olduğu tespit edilmiştir (Türkiye İstatistik Kurumu, 2015) . Yaşlılık alanında gerçekleştirilen araştırmalarda yaşlı olarak kabul edilen nüfusun toplam popülasyon içindeki oranının %10,0'u geçmesi durumunda bunun nüfusun yaşlandığının göstergesi olduğu vurgulanmıştır. Ülkemiz de 2022 yılında 65 yaş üstü bireylerin nüfus içerisindeki oranının %9,9 olduğu gerçeği ile yaşlanan nüfus ülkeleri arasında yer almaktadır.

Ülkemizin nüfusu yaşlanan ülkeler arasında gösterilmesi, Yaşlılık kavramı veya olgusunun tanımlanması ile birlikte Dünya Sağlık Örgütünün sağlık tanımından hareketle Yaşlılığa yaklaşım daha kıymetli olacaktır. Dünya Sağlık Örgütü Sağlığı; “yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması durumu değil, fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden tam bir iyilik hali” olarak tanımlamaktadır. Yaş alma ile birlikte belirtilen bireylerin fiziksel sağlıkları başta olmak üzere insanlar arasındaki ilişkilerde ve psikososyal yönden gelişmelerinde gerilemeler görülmektedir.

ÇALIŞMANIN AMAÇ VE HEDEFİ

Bu çalışmanın SUARE Projesi ile ortak amacı gütmekte olup; toplumların yaşlı dostu haline getirerek yaşlıların topluma entegre olmalarını sağlayarak izolasyonunu önlemeyi hedef olarak belirlemiştir. Gerçekleştirilecek bu çalışma doğrultusunda hizmet alan yaşlı bireylerin kaliteli yaş alma süreci içerisinde bulunmalarını sağlayarak iyilik hallerini korumayı amaçlamaktadır.

Bu çalışma doğrultusunda yaşlıların fiziksel sağlık başta olmak üzere beslenme, barınma, sosyal alanda destekleyerek toplumsal hayatta yer bulmalarını sağlamak amacıyla yaşlı bireylere, çevresinde yer alan gençlere ve toplumda yer alan kişilere kaliteli yaşlanma süreci konusunda sağlık önerileri sunmaktadır.

YAŞLILARIN SAĞLIĞININ KORUNMASI KAPSAMINDA ÖNERİLER

İnsan yaşamında artan yaş ile beraber yaşlıların fiziksel sağlığını ve sosyal refahını etkileyen birçok kardiyovasküler hastalık, diyabet gibi hareketsizlikle beraber görülen bulaşıcı olmayan hastalıklar, bilişte ve mental sağlıkta meydana gelen gerileme gibi önemli sağlık sorunları da ortaya çıkmakta ve yaş alma bunlar için bir risk oluşturmaktadır (World Health Organization (WHO), 2015) . Dünya üzerinde geçtiğimiz yirmi yılda meydana gelen yaşlanma oranı ve insan popülasyonundaki artış ile birlikte bulaşıcı olmayan hastalıklardan olan kardiyovasküler hastalıklar ile kanser ve benzeri hastalıklarda ve buna bağlı ölümlerde artışlar meydana gelmiştir. Hareketsiz hayat ve fiziksel aktivitenin olmadığı yaşam; kronik hastalıklar, ekonomik olarak yük ve buna bağlı tüm nedenler ile ilişkilerine bakıldığında zamanla hızlı bir şekilde artan ve son derece önemli olan bir sağlık problemi olarak tanımlanmaktadır. Dünya üzerinde her sene yaklaşık olarak üç milyon üç yüz bin kişinin fiziksel hareketsizliğe bağlı olarak öldüğü ve gerçekleşen ölümlerin altta yatan sebeplerine bakıldığında fiziksel inaktivitenin bu nedenler arasında dördüncü sırada yer aldığı görülmektedir (WHO, 2009) .

İnsanların düzenli olarak fiziksel aktivite de bulunmalarının sağlıklarında inme, kardiyovasküler hastalık, diyabet gibi bulaşıcı olmayan hastalıkları önlemesinin yanında meme kanseri, kolon kanseri benzeri kanser türlerinin de önlenmesi ve tedavisinde de koruyucu bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Düzenli yapılan fiziksel aktivitenin aynı zamanda aşırı kilo alımı sonucunda meydana gelen obezsite ile hipertansiyon gibi diğer bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesine de katkısı olduğu saptanmıştır. Ruhsal yönden bakıldığında yine fiziksel aktivitenin düzenli olarak yapılması ruh sağlığının iyileştirilmesine, demansın başlangıcının geciktirilmesine ve iyi bir ruh hali içinde olmasına katkı sağlamaktadır (Das & Horton, 2012) .

Yaşlanma ile birlikte fiziksel aktivitenin azalması ve buna bağlı risklerinde bitlikte artmasının yanında bu durum aynı zamanda kişilerdeki kas gücünde ve vücut dayanıklılığında azalmaya denge durumlarında bozulmalara, var olan kas kütlesinin kaybına ve bilişsel süreçlerde düşüşler yaşanmasına sebep olabilmektedir. Bu kayıplar da vücudun fonksiyonel bağımsızlığını etkilemektedir (Taylor, 2014) . Yapılan fiziksel aktiviteler özellikle yaşlılıkta sağlığın iyileşmesi üzerine büyük etkileri olmaktadır. Yapılacak her bir farklı egzersiz insan kas gücü, denge, esneklik, vücudun dinç kalması gibi farklı durumları etkilemektedir. Fiziksel aktivite sırasında yapılacak tüm farklı teknik ve hareketler vücudun her bir noktasını ayrı çalıştırdığından vücut üzerinde sağlık açısından inanılmaz etkileri olabilmektedir. Yaşlı insanlarda fiziksel aktiviteler yapılırken aktivitenin şiddetinin de (yüzme, germe egzersizleri, tempolu yürüyüş vb.) sağlık üzerinde önemli etkileri ve faydaları bulunmaktadır. Yapılacak orta şiddetli egzersizlerin özellikle bilişsel işlev, koordinasyon, esneklik, denge ve kas gücünü geliştirici etkileri bulunmaktadır. Bu etkiler neticesinde yaşlı bireylerde fonsiyonel olarak bağımsızlık düzeyleri de artmaktadır. Fiziksel aktivitesi yüksek kişilerde hastalık ve ölüm riski daha düşüktür. Fiziksel aktivitenin düzenli olması halinde kan basıncında düşme, lipid profillerinde iyileşme ve buna bağlı olarak da hipertansiyon riskinde azalma meydana gelmektedir. Düzenli fiziksel aktivite bireyin bağışıklık sisteminde düzelmeye, var olan hormonal dengesizliklerin düzene girmesine, uykunun kalitesinde bir artışa, kanser inzidansında azalmaya, kemik mineralizasyonunda iyileşmeye neden olmaktadır. Özellikle beyin ve kalbe giden kan akışında bir iyileşme sağlamaktadır. Düzenli egzersiz ile vücutta biriken yağların yakılması sağlanarak obeziteye yakalanma riski azalmaktadır. Fiziksel aktivite türlerinden olan fitness da ağırlık kaldırma ile vücut kemikleri daha dayanıklı bir hale gelmekte ve ilerleyen yaşlarda görülme ihtimali olan kalça kırığı riskini azaltmaktadır.

Fiziksel aktivite kadar beslenme programı da yaşlıların yaşam kalitelerinin korunmasında önem arz etmektedir. Her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü yaşlı bireylerde alınacak günlük proteinin yeterli düzeyde olmasının önemli olduğunu belirtse de yaşlılık ile beraber seyreden diyabet ve kardiyovasküler hastalıkların varlığında karbonhidrat ve lipit alımının sınırlandırılması gerekebilmektedir (WHO, 2023) . İnsanlarda yaşla birlikte çoklu ilaç kullanımı ve kronik hastalıklara bağlı olarak bağırsak hareketlerinde bir yavaşlama görülmektedir. Yine bu durumlardan dolayı fiziksel aktivitede meydana gelen azalma, sıvı kaybının karşılanamaması, beslenme alışkanlıklarında meydana gelen değişiklikler, yine yetersiz beslenme ile birlikte görülen ishal ve kabızlık gibi problemler görülebilmektedir. Yaşlılığa bağlı idrar kaçırması bulunan bireylerde mesanenin boşaltılması için 2 saatte bir tuvalete çıkması sağlanmalı, perine kaslarını güçlendirecek egzersizler öğretilerek sıvı alımı ile ilgili alışkanlıkları düzenlenmelidir. Yine yaşlılık ile birlikte görülen kabızlık durumunun önlenmesi için besin alımlarında özellikle sulu ve posalı yiyeceklerin tercih edilmesi sağlanmalı, tuvalet alışkanlığının düzenli bir şekilde olması için gerekli önlemler alınmalıdır. Gerek görülmesi halinde hekim kontrolünde laktasif ilaçların kullanımı sağlanabilir. Yaşlılık ile birlikte gaita kaçırması mevcut ise yine tuvalet alışkanlığının düzenli olmasının, hijyen ve yaşam tarzı gibi konularda eğitim almasının sağlanması gerekmektedir. Gerekirse bu konuda danışmanlık alması da sağlanabilir.

Fiziksel aktivite, beslenme düzeni ile birlikte uyku düzeni oluşturmak yaşlı sağlığını ve yaşam kalitesini belirleyen bir diğer etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaş ile birlikte bireylerde gün içinde sürekli uykulu olma, uykuya bağlı hareketlerde bozulmalar ve uykuda solunumun durması olarak tanımlanan uyku apnesi gibi bir takım uyku bozuklukları görülebilmektedir. Bu tür bozukluklarda öncelikler var olan uyku şikayetlerinin detaylı olarak alınması ve tanımlanması, bu şikayetlerin süresi, ne zaman başladığı ve bununla beraber görülen başka durumların olup olmadığı süreçleri incelenmelidir. Uyku problemlerinin hafif düzeyde olduğu yaşlılarda özellikle uyku hijyeninin düzeltilmesi ile uyku kalitesi artabilmektedir. Bunu yaparken kişinin uykuda geçirdiği süre kadar uyanık kalması ve bu süreyi de yine ayakta geçirmesinin sağlanması önemlidir. İlaç kullanımı hususunda dikkatli olunmalı ve gerekli görülmesi halinde hekim kontrolünde ilaç tedavisine başvurulmalıdır.

Bireylerde yaşta meydana gelen artış ile beraber buna bağlı olarak kulaklarda işitme kayıpları söz konusu olabilmektedir. İşitme kayıpları özellikle gürültünü çok olduğu ortamlarda belirgin bir şekilde hissedilir. Ayrıca kulakta meydana gelen kulak kiri ile birlikte de işitmede bozulmalar olabilmektedir. Yaşlılarda özellikle işitmeyi kolaylaştırma adına tane tane ve yüksek olmayan ses tonu ile konuşulmalıdır. Yaşlı bireyin konuşma esnasında dudak okuyup okuyamadığına bakılmalı eğer okuya biliyor ise bu şekilde iletişim sağlanmalıdır. Yaşlı bireyler ile iletişimde yüz yüze konuşulmalı ve konuşma esnasında kısa cümleler kurulmalıdır. Yaşlı bireylerle bağırarak konuşmak onların duymasını güçleştirirken aynı zamanda tedirginlik duymasına neden olmaktadır. Bu durumda kurulan iletişimin sağlıklı olmasını engellemektedir. İşitme cihazı kullanımı var ise bu cihaz geceleri çıkarılmalı ve sabunlu su ile temizlenmelidir (Patel & McKinnon, 2018) .

Yaşlı insanların yaşlılığa bağlı olarak ilaç kullanımı oranları diğer popülasyondan daha yüksektir. İngiltere’de 60 yaş ve üzerinde olan bireylerin toplam nüfus ile karşılaştırıldıklarında oranının 1/5 olmasına rağmen kendilerine reçete edilen ilaçların %59’unu kullandıkları, yaşı 70 üzeri olan yaşlıların ise 5 ve üstünde ilaç kullandıklarının saptandığı belirtilmiştir (Milton, Smith, & Jackson, 2008) Yapılan bir sistematik çalışmada Türkiye’nin farklı illerinde ikamet eden yaşlıların ilaç kullanma durumları belirlenmiştir. Yapılan istatistiki çalışmada kişi başı 3,25 ortalama ilaç kullanım sayısı elde edilmiştir. Ayrıca yaşlı bireyler ile yapılan görüşmelerde kişilerin kullandıkları ilaçlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları, reçetesiz ilaçlarının olduğu (%14’ünde) ve kendilerine verilen reçetelerin de uygun yazılmadığı, ilaç kullanımı sonrası birçoğunda yan etkilerin oluştuğu tespit edilmiştir (Akıcı, 2006) .

Yaşlı insanların yaşlılığa bağlı olarak ilaç kullanımı oranları diğer popülasyondan daha yüksektir. İngiltere’de 60 yaş ve üzerinde olan bireylerin toplam nüfus ile karşılaştırıldıklarında oranının 1/5 olmasına rağmen kendilerine reçete edilen ilaçların %59’unu kullandıkları, yaşı 70 üzeri olan yaşlıların ise 5 ve üstünde ilaç kullandıklarının saptandığı belirtilmiştir (Milton, Smith, & Jackson, 2008) Yapılan bir sistematik çalışmada Türkiye’nin farklı illerinde ikamet eden yaşlıların ilaç kullanma durumları belirlenmiştir. Yapılan istatistiki çalışmada kişi başı 3,25 ortalama ilaç kullanım sayısı elde edilmiştir. Ayrıca yaşlı bireyler ile yapılan görüşmelerde kişilerin kullandıkları ilaçlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları, reçetesiz ilaçlarının olduğu (%14’ünde) ve kendilerine verilen reçetelerin de uygun yazılmadığı, ilaç kullanımı sonrası birçoğunda yan etkilerin oluştuğu tespit edilmiştir (Akıcı, 2006) .

GERİATRİDE EN SIK GÖRÜLEN SAĞLIK SORUNLARI VE KORUYUCU  REHABİLİTASYON EGZERSİZLERİ

Ali Osman Çınar (Fizyoterapist)

    Dünya Sağlık Örgütü, biyolojik açıdan yaşlanmayı “moleküler ve hücresel hasarın kademeli olarak birikmesi sonucunda fizyolojik yedek kapasitede ve genel olarak bireysel kapasitede azalma ile birçok hastalığın ortaya çıktığı ve ölüm riskinin arttığı durum” olarak tanımlamaktadır. Yaşlılık sınırı olarak genellikle 65 yaş kabul edilmektedir (1).

     Yaşlı birey denildiğinde; Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) belgelerinde çoğunlukla 65 yaş ve üzeri dönemdeki bireyler (2) ve Birleşmiş Milletler (BM) belgelerinde 60 yaş ve üzeri dönemdeki bireyler incelenmektedir (3). Bu tanımlar çoğunlukla kronolojik ve fizyolojik açıdan yaşlı bireyleri diğer yaş gruplarından ayırmaktadır. Bu tanımlara ek olarak yaşlılığın sosyolojik, ekonomik vb. açılardan da tanımları yapılmaktadır.

     Türkiye’de yaşlı bireylerin toplam nüfus içindeki payı artmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemizde 31 Aralık 2022 tarihi itibarıyla 8 milyon 245 bin 124 yaşlı birey yaşamaktadır (4). Yıllar içindeki değişim Tablo 1’de sunulmuştur. Aralık 2021 dönemi itibarıyla 65 yaş ve üzeri nüfusun toplam nüfus içindeki payı %9,7 olmuştur (4). Değerin 1945 yılında %3,4 olduğu bilinmektedir (4).

Yıl

Kadın

Erkek

Toplam

1945

4,0

3,1

3,5

1955

4,2

2,6

3,4

1965

4,6

3,3

4,0

1975

5,1

4,1

4,6

1985

4,7

3,7

4,2

1990

4,8

3,8

4,3

2000

7,6

5,8

6,7

2010

8,2

6,3

7,2

2015

9,3

7,2

8,2

2021

10,9

8,6

9,7

Tablo 1. Seçilmiş yıllarda yaşlı nüfusun on yıllık dilimlerde toplam nüfus içindeki payındaki değişim (1945-2021) (4, 5)

TÜİK verilerine göre; 2021 yılı için aşağıda yazılı olan cinsiyet temelli bazı bilgiler olarak öne çıkan istatistikler olarak (4):

  • Türkiye’de 60 yaş ve üzeri grup için yapılan değerlendirmeye göre; kadın nüfusun toplam nüfus içindeki payı 60-74 yaş grubunda %52,3 ve 90 yaş ve üzeri grupta %73,2’dir (6).

  • Yaşlı erkekler bitirilen tüm öğrenim düzeyleri açsından yaşlı kadınlara göre daha iyi durumdadırlar.

  • Erkeklerin %16,8’i ve kadınların %4,6’sı iş gücüne katılmaktadır. Toplamda katılım payı %10’dur.

  • Erkek yaşlılar kadın yaşlılardan daha yüksek sıklıkta internet kullanmaktadırlar (%40,0 ve %25,9).

  • Yaşlı bireylerin yaşamdan memnuniyet durumu %56,2’dir. Erkeklerin %51,2’si ve kadınların %60,1 yaşamdan memnun olduklarını ifade etmektedirler. En sık belirtilen mutluluk kaynağı “aile” olmuştur.


KAYNAK:

1. Türkiye Yaşlı Sağlığı Raporu: Güncel Durum, Sorunlar ve Kısa-Orta Vadeli Çözümler. Karan MA, Satman İ (Editörler). Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Türkiye Halk Sağlığı ve Kronik Hastalıklar Enstitüsü Yayın No: 48569, İstanbul 2021.

2. WHO, Western Pacific Ageing and health https://www.who.int/westernpacific/health-topics/ageing.

3. UN, International Day of Older Persons 1 October https://www.un.org/en/observances/older-persons-day

4. TÜİK, İstatistiklerle Yaşlılar, 2021 https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Yaslilar-2021-45636.

5. https://www.aile.gov.tr/media/115108/eyhgm_istatistik_bulteni_temmuz2022.pdf  pp 73 92

6. TÜİK, İstatistiklerle Kadın, 2021 https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Kadin-2021-45635



Yaşlılık Dönemi Sağlık Sorunları

       Yaşlılar, çok sık hastalanmakta, fazlaca kronik rahatsızlık sorunları yaşayabilmektedir. Bu tür kronik rahatsızlıklar sürekli ve yavaş ilerleyen tam olarak iyileşmeyen sonuç olarak sakat bırakan kişisel ve ekonomik sorunlara yol açan ve enfeksiyon görülmeyen hastalıklardır (1). Küresel olarak sık görülen kronik hastalıkları arasında; kalp hastalıkları, hipertansiyon, inme, astım, kronik bronşit-amfizem, kanser, diabetes mellitus, artrit yer almaktadır (2).

        Ülkemizde yaşayan yaşlıların %70-90’unda kronik rahatsızlıklar görülmektedir. Yaşlılarda kronik rahatsızlığın ortaya çıkması, bakım ihtiyacının ortaya çıkması anlamına gelmektedir (3).

         Yapılan çalışmalar, ülkemizde yaşayan yaşlıların %90’ında bir, %35’inde iki, %23’ünde üç, %15’inde 4 tane ve daha fazla sayıda kronik rahatsızlık olduğunu ortaya koymuştur. Bu kronik rahatsızlıkların daha çok göz, işitme ve ortopedi ile ilgili olduğu belirlenmiştir. Yaşlı bireylerde görülen rahatsızlıkların büyük bir kısmı erken teşhisle önlenebilir bu nedenle koruyucu sağlık hizmetlerinin rolü önemlidir (4).

   Türkiye sağlık araştırması sonuçlarına göre ülkemizde, boy ve kilo değerleri kullanılarak hesaplanan vücut kitle indeksi incelendiğinde, 2010 yılında 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusta obezite oranı %22,9 iken bu oran 2019 yılında %29,0 olmuştur, yaşlı nüfusun obezite oranı cinsiyete göre incelendiğinde, ise, yaşlı erkeklerde bu oran 2019 yılında %19,9, yaşlı kadınlarda ise %36,2 olduğu saptanmıştır (5).  Bu oranlar dikkate alındığında yaşlanmayla birlikte bireylerde hareket kabiliyetlerinde azalma ve egzersiz toleransında azalma görülmektedir. Bu durumda ileri yaşlı bireylerde sağlık sorunlarının oluşmasında ya da sağlık sorunlarındaki semptom artışına, artmış vücut kitle endeksleri, uyku problemleri, düşme sebep olmaktadır.

   Yaşlıların gece uykusundaki kalitenin bozulması gün içerisinde bir takım sorunlara yol açabilmektedir. Bunlar; gündüz aşırı uyku hali, yorgunluk, kaza ve düşme riski, dikkat, konsantrasyon ve bilişsel işlevler konusunda performansın düşmesidir (6).   Düşme yaşlılarda büyük bir tıbbi sorun ve önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşlılarda düşme sonucu ölüm ve yeti kaybı oldukça yüksektir. Yaşlılıkla birlikte kişilerde görme ve işitmede sorunlar, denge ve koordinasyon sorunları ve güç kaybına bağlı olarak düşme vakaları gerçekleşmektedir. Yaşlılar için düşmeye sebep olan sorunların belirlenmesi, bu sorunların ortadan kaldırılması, rehabilitasyonun sağlanması, ev içerisindeki düzenin yaşlılar için düzenlenmesi oldukça önemlidir (1).


2016 verilerine göre Türkiye’de yaşlılarda en çok görülen hastalıklar başlıca olarak:

  1. Hipertansiyon

  2. Bel bölgesi problemleri

  3. Boyun bölgesi problemleri

  4. Osteoartrit

  5. Romatoid artrit

  6. Ankilozan spondilit 

  7. Kırık (düşme)

  8. Diyabet 

  9. Kalp yetmezliği

  10. Ateroskleroz (damar sertliği)

  11. Astım

  12. KOAH

  13. Osteoporoz

  14. Üriner inkontinans ( mesane problemleri )

  15. Prostat kanseri

  16. Kronik böbrek yetmezliği

  17. Depresyon 

  18. Miyokart Enfarktüs (kalp krizi)

  19. Alzheimer 

  20. Obezite

  21. İnme 

  22. Parkinson

  23. Multiple Skleroz

  24. Görme problemleri vb.

   65 yaş üstü bireylerde görülen bu hastalıklar ve semptomların önlenmesinde, ilerlemenin yavaşlatılmasında ya da rehabilitasyon sürecinde fizyoterapi ve rehabilitasyon olarak multidisipliner bir yaklaşım ile doktor kontrolünde yapılması önerilmektedir. 

   Paylaşılan bilgiler bilgilendirme amaçlı olup egzersizler kişiye özgü ayarlanmalı ve muhakkak doktor kontrolü ve fizyoterapist eşliğinde yapılması gerekmektedir.  Önerilen egzersizler genel olarak bilgilendirme ve örnek olması açısından paylaşılmaktadır.

KAYNAK: 

  1. Dağ E. Halk Sağlığı Bakış Açısıyla Yaşlılık, Yaşlılık Sorunları Ve Sendromları Tam Metin Kitabı. III. International Health Science And Life Congress, 04-06 June 2020 Burdur/TURKEY.

  2. Aslan D, Koç E, Çolaklar M. Yaşlıların Sağlık/Hastalık Durumlarının Toplum Sağlığı Açısından Değerlendirilmesi. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2018; 21(2): 29-48. 

  3. Özkul M, Kalaycı I, Aslan A. Yaşlılık ve Kadın Sorunlarını Toplumsal Sermaye Perspektifinden Düşünmek. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017, 27: 366-386.


Doç. Dr. Kenan TAŞTAN

Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD, Erzurum

Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre yaşlılık, kişinin işlevsel kapasitesinin azaldığı ve yaşam kalitesinin etkilendiği bir dönem olarak tanımlanır DSÖ’nün yaşlılık tanımı, biyolojik yaş yerine kişinin fiziksel ve zihinsel sağlığına, bağımsızlığına ve toplumsal katılımına dayanır. Bu tanım, yaşlılık sırasında işlevselliğin korunmasının ve yaşlı bireylerin sağlıklı ve aktif bir yaşam sürdürebilmelerinin önemini vurgular.

Yaşlılık sınırları ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre farklılık gösterebilir. Genellikle 65 yaş ve üzeri yaşlı olarak kabul edilir, ancak bu sınırlar değişebilir. DSÖ yaşlılık tanımı, yaşın yanı sıra yaşam kalitesi, bağımsızlık ve işlevsellik gibi daha önemli faktörlere odaklanır. Bu nedenle yaşlı bireylerin yaşam süreleri boyunca sağlıklı ve bağımsız bir şekilde yaşamalarını teşvik etmek için önemlidir.

Yaşlılık döneminde sağlığı korumak ve yaşam kalitesini artırmak için dikkat edilmesi gereken önemli noktalar, bunlar:

  1. Dengeli Beslenme: Düşük tuzlu, düşük şekerli ve düşük yağlı bir diyet benimsemek önemlidir. Bol miktarda meyve, sebze, tam tahıllar, balık ve protein kaynakları gibi sağlıklı gıdalar tüketilmelidir. Su içmeye dikkat edilmelidir, çünkü yaşlılar susuzluğu daha hızlı hissedebilirler.

  2. Fiziksel Aktivite: Yaşlılık döneminde de yaşa uygun düzenli fiziksel aktivite sürdürmek önemlidir. Yürüyüş, hafif aerobik egzersizler, yoga gibi aktiviteler sağlığı destekler.

  3. Periyodik Sağlık Muayenesi: Yaşa, cinsiyete ve risk faktörlerine uygun olarak yapılan muayene usulüdür. Özellikle yaşlılık döneminde düzenli doktor kontrolüne gitmek sağlığın takip edilmesini sağlar. Kan basıncı, kolesterol seviyeleri ve diğer sağlık göstergeleri düzenli olarak izlenmelidir.

  4. Aşılama: Yaşlılarda grip aşısı ve influanza aşısı uygun mevsimlerde düzenli olarak yaptırılmalı ve bu konuda bilgilendirilmelidirler.

  5. Mental Sağlık: Zihinsel aktiviteler yaşlıların beyin sağlığını destekler. Bulmaca çözmek, kitap okumak, hobi edinmek gibi aktiviteler zihinsel zindeliği artırabilir. Sosyal ilişkileri sürdürmek de ruh sağlığını koruma açısından önemlidir.

  6. Uyku Kalitesi: Kaliteli uyku alışkanlıkları geliştirmek, yaşlılar için önemlidir. Rahat bir uyku ortamı oluşturmak ve düzenli uyku saatleri belirlemek yardımcı olabilir.

  7. Stres Yönetimi: Stresi azaltmak için meditasyon, derin nefes alma egzersizleri veya yoga gibi stres yönetimi teknikleri kullanılabilir.

  8. İlaçların Düzenli Kullanımı: Eğer reçete edilen ilaçlar varsa, doktorun önerdiği şekilde düzenli olarak kullanılmalıdır. İlaçların yan etkileri ve etkileşimleri hakkında bilgi sahibi olunmalıdır.

  9. Düşmeye Karşı Önlemler: Yaşlılar düşmelere karşı daha hassastır. Evde düşme riskini azaltmak için kaymaz zeminler, el tutunma sapları ve iyi aydınlatma gibi önlemler alınmalıdır.

  10. Sigara ve Alkol: Sigara içmekten kaçınılmalıdır ve alkol tüketimi sınırlanmalıdır. Sigara ve aşırı alkol kullanımı sağlık sorunlarına neden olabilir.

  11. Bağışıklık Sistemi Koruma: Bağışıklık sistemi sağlığını korumak için dengeli beslenme, yeterli uyku ve düzenli egzersiz önemlidir. Ayrıca grip ve zatürre gibi enfeksiyonlara karşı aşılar da düşünülmelidir.

Yaşlılık döneminde sağlığı korumak için bu önerilere dikkat etmek, yaşam kalitesini artırabilir ve sağlıklı bir yaşam sürdürmeye yardımcı olabilir. Ancak her birey farklıdır, bu nedenle özel sağlık koşulları veya ihtiyaçlarına göre doktor önerilerine uymak önemlidir.


                                                 YAŞLILARDA FİZİKSEL HAREKETLER



   Resim 3. Kalçadan Yürüyüş Hareketleri


     Resim 5. Kol Kaldırma Hareketleri



   Resim 8. Yan Taraflara Eğilme Hareketleri




Kaynak: Soygüden, Aydoğan, Cerit, Emrah (2015). Yaşlılar İçin Egzersiz Uygulamalarının Önemi, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl 8, Sayı 1, Haziran 2015, ss. 197-224